×
Namazlarını mescitte kılan, gece namazına kalkan, Pazartesi ve Perşembe günleri orucu ile her ayın 13., 14. ve 15. günlerinde oruç tutan, fakat bununla birlikte hergün eşi, komşusu, eşinin tanıdıkları ve başka kimselerle sürekli tartışan ahlaksız kimse hakkında ne dersiniz?

    NAMAZ KILAN, ORUÇ TUTAN ve GECE NAMAZINA KALKAN, FAKAT EŞİNE VE KOMŞULARINA KÖTÜLÜK EDEN KİMSE

    يصلي ويصوم ويقوم الليل ولكنه يُسيء لزوجته وجيرانه

    [ تركي - Turkish - Türkçe ]

    şeyh Muhammed Salih el-Muneccid

    الشيخ محمد صالح المنجد

    Terceme: IslamQa
    koordinasyon: Sitesi Islamhouse


    ترجمة: موقع الإسلام سؤال وجواب
    تنسيق: موقع IslamHouse.com

    2013 - 1434

    NAMAZ KILAN, ORUÇ TUTAN ve GECE NAMAZINA KALKAN, FAKAT EŞİNE VE KOMŞULARINA KÖTÜLÜK EDEN KİMSE

    Namazlarını mescitte kılan, gece namazına kalkan, Pazartesi ve Perşembe günleri orucu ile her ayın 13., 14. ve 15. günlerinde oruç tutan, fakat bununla birlikte hergün eşi, komşusu, eşinin tanıdıkları ve başka kimselerle sürekli tartışan ahlaksız kimse hakkında ne dersiniz?

    Hamd, yalnızca Allah'adır.

    Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in insanlar arasında gerçekleşmesi için gönderildiği en büyük gâyelerden birisi de, güzel ahlaktır.Nitekim Allah Teâlâ, ehl-i kitaptan birtakım kimselerin dışında, yeryüzünde yaşanlara bakarak onlara ve onların içerisinde bulundukları şirk, cehâlet ve kötü ahlaka gazap ettikten sonra, insanlar arasında hak dîni ve adâletli hayatı ayakta tutması için, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i göndermiştir.

    Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-, peygamber olarak gönderilişindeki gâyelerden birisi olan bu büyük gâyeyi, İslâm şeriatının getirdiği bütün inanç ve hükümleri, güzel ahlakı, adâleti ve ihsanı ayakta tutmaktır.Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-, peygamber olarak gönderilişindeki gâyelerden birisinin ancak bu hedef için olduğunu belirtmiştir.Bunun için de, işiten herkesin kalbine yerleştirmek için bunu hasr/sınırlandırma edâtı "İnnemâ" ile ifâde etmiştir.

    Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

    «إِنَّمَا بُعِثْتُ لأُتَمِّمَ مَكَارِمَ الأَخْلاقِ» [رواه أحمد في المسند، وحسّنه الألباني في السلسلة الصحيحة]

    "Ben, ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." (İmam Ahmed Müsnedi; c: 2, hadis no: 318. Elbânî de, 'Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha'; hadis no: 45'te hadisin hasen olduğunu belirtmiştir.)

    Hiç şüphe yok günümüzde bazı müslümanların karşı karşıya kaldıkları ve sıkıntı çektikleri en büyük problemlerden birisi de, ibâdetlerle ahlak yönlerinin birbirlerinden ayrılmasıdır. Öyle ki bazı insanların yaptıkları ibâdetler, geleneklere veya bazı şekillerden ibâret olup nefis ve kalplerdeki tesirine önem vermeksizin yapılan âyinlere benzer hâle gelmiştir. Oysa ki -en önemli ibâdetler olan- İslâm'ın dört rüknünün gâyelerinden birisi de nefisleri terbiye etmek ve ahlakı güzelleştirmektir.

    Örneğin namaz hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

    ((اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلاةَ إِنَّ الصَّلاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ)) [سورة العنكبوت الآية: ٤٥]

    "(Ey Peygamber!) Kitab'tan (Kur'an'dan) sana vahyedilenleri oku (ve ona göre hareket et) ve namazı da dosdoğru kıl. Zira namaz, (sahibini) her türlü hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. (Çünkü namazı, rükünlerine ve şartlarına riâyet ederek noksansız kılan kimsenin kalbi nurlanır, îmânı artar, iyilik yapma gayreti güçlenir ve kötülük yapma isteği azalır veyahut hiç kalmaz). Şüphesiz ki Allah'ı anmak, (her şeyden) daha büyüktür. Allah, (iyilik veya kötülük olarak) yapmakta olduğunuz (her şeyi) bilir." (Ankebût Sûresi: 45).

    Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:

    «قَالَ رَجُلٌ: يَا رَسُولَ اللهِ! إِنَّ فُلَانَةَ يُذْكَرُ مِنْ كَثْرَةِ صَلَاتِهَا وَصِيَامِهَا وَصَدَقَتِهَا غَيْرَ أَنَّهَا تُؤْذِي جِيرَانَهَا بِلِسَانِهَا. قَالَ: هِيَ فِي النَّارِ. قَالَ يَا رَسُولَ اللهِ! فَإِنَّ فُلَانَةَ يُذْكَرُ مِنْ قِلَّةِ صِيَامِهَا وَصَدَقَتِهَا وَصَلَاتِهَا، وَإِنَّهَا تَصَدَّقُ بِالْأَثْوَارِ مِنْ الأَقِطِ، وَلا تُؤْذِي جِيرَانَهَا بِلِسَانِهَا، قَالَ: هِيَ فِي الْـجَنَّةِ» [رواه أحمد في المسند، وصحّحه المنذري في الترغيب والترهيب، والألباني في السلسلة الصحيحة]

    "Bir adam:

    - Ey Allah'ın elçisi! Falanca kadın, çokça nâfile namaz kılması, nâfile oruç tutması ve sadaka vermesiyle anılır. Fakat o, diliyle komşularına eziyet eder. (Bu kadın hakkında ne dersiniz?) diye sordu.

    Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

    - O (kadın), cehennemdedir, buyurdu.

    Adam devamla:

    - Ey Allah'ın elçisi! Filanca kadın da az nâfile oruç tutması, az sadaka vermesi, az nâfile namaz kılması ve kurutulmuş yoğurttan bir parça sadaka vermesiyle anılır. Fakat diliyle komşularına eziyet etmez.(Bu kadın hakkında ne dersiniz?) diye sordu.

    Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

    - O (kadın), cennettedir, buyurdu." (İmam Ahmed Müsnedi; c: 2, hadis no: 440. Münzirî de 'et-Terğîb ve't-Terhîb' s:3/321'de, Elbânî ise, 'Silsiletu'l-Ehâdîsi's-Sahîha'; hadis no: 190'da hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.)

    Örneğin farz oruç da böyledir.

    Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- güzel ahlakın,kabul olunan orucun semeresi olduğunu, bu semereyi bulamayanın, tuttuğu orucunun Allah Teâlâ katında kendisine hiçbir fayda vermeyeceğini açıklamıştır.

    Nitekim Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

    «مَنْ لَمْ يَدَعْ قَوْلَ الزُّورِ وَالْعَمَلَ بِهِ، فَلَيْسَ لِلهِ حَاجَةٌ فِي أَنْ يَدَعَ طَعَامَهُ وَشَرَابَهُ» [رواه البخاري]

    "Kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi terketmezse, Allah'ın, o kimsenin yemesini ve içmesini bırakmasına ihtiyacı yoktur." (Buhârî, hadis no: 1903).

    Örneğin zekât da böyledir.Zirâ zekât, nefsi tezkiye etmek ve onu, günahların kirlerinden ve kalbin âfetlerinden temizlemektir.

    Nitekim Allah -azze ve celle- bu konuda şöyle buyurmaktadır:

    ((خُذْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكِّيهِمْ بِهَا)) [سورة التوبة: ١٠٣]

    "(Ey Peygamber!) Onların mallarından belirli bir miktar sadaka (zekât) al ki bununla (günahlarının pisliğinden) onları temizleyesin ve onları (münafıkların konumundan ihlaslı kimselerin konumuna) yüceltesin. (Günahlarının bağışlanması için) onlara duâ et. Çünkü senin duâ (ve istiğfarı)n, onlar için bir rahatlık (ve rahmettir).Allah, her şeyi hakkıyla işiten ve (kullarının hallerini) hakkıyla bilendir." (Tevbe Sûresi: 103).

    Aynı şekilde İslâm'ın beşinci rüknü olan hac da böyledir.

    Nitekim Allah -azze ve celle- bu konuda şöyle buyurmaktadır:

    ((الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَعْلُومَاتٌ فَمَنْ فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلا رَفَثَ وَلا فُسُوقَ وَلا جِدَالَ فِي الْحَجِّ)) [سورة البقرة الآية: ١٩٧]

    "Hac, bilinen aylardadır (bu aylar, Şevvâl, Zilkâde ve Zilhicce ayının ilk on günüdür). Kim o aylarda kendine haccı gerekli kılarsa (ihrama niyet ederse), hac sırasında eşiyle cinsel ilişkiye girmek, (günah işlemek sûretiyle) Allah'a itaattten çıkmak ve (öfke ve nefrete götüren) tartışmak yoktur (haramdır).Ne iyilik işlerseniz, Allah onu bilir. (Kendinize, hac yolculuğu için yemek ve içecek, âhiret yurdu için de sâlih amellerden) azık edinin. Biliniz ki azığın en hayırlısı, takvâdır. Ey akıl sahipleri! Yalnızca benden korkun." (Bakara Sûresi: 197).

    Eğer bizler, İslâm şeriatında güzel ahlakın önemini belirten Kur'an ve sünnetten delilleri getirmeye çalışırsak, burada yazmaya sayfalar yetmez.

    Nitekim değerli âlim İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin- "Medâricu's-Sâlikîn" adlı eserinde bir bölüm açmış ve o bölümü şöyle adlandırmıştır:

    "Dînin hepsi güzel ahlaktır.Sende güzel ahlakı ziyâdeleştiren, dînde seni daha çok ziyâdeleştirmiş olur."

    Bununla birlikte İslâm'ın rükünlerinin temel gâyelerinden birisinin nasıl güzel ahlak olduğunu düşünmemiz yeterlidir. Bu sebeple güzel ahlakta bu gâyenin ne kadar büyük öneme sahip olduğuna dâir bir delil ve bunu korumanın zorunluluğu vardır. Allah -azze ve celle-'nin birliğine inanan her müslümanın bunu gözönünde bulundurması gerekir.

    (Soruyu soran kardeşim!) Size düşen görev; eşine ve komşularına eziyet veren kimseye Allah Teâlâ'dan korkmasını ve Allah -azze ve celle-'nin onun yaptıklarından râzı olmadığını kendisine hatırlatmanızdır. Hatta Allah -azze ve celle-'nin komşusuna, eşine ve akrabalarına eziyet eden kimseye gazap ettiğini ve kılmış olduğu gece namazı ile nâfile orucun, kalbine, ahlakına ve duyu organlarına etkisinin nerede olduğunu kendisine hatırlatmanız gerekir.

    Kendisine nasihat ederken yumuşak bir üslup kullanın.Onun ibâdete gayretli olması, inşaallah ondaki hayra delâlet eder.

    Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:

    «جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ: إِنَّ فُلَانًا يُصَلِّي بِاللَّيْلِ، فَإِذَا أَصْبَحَ سَرَقَ. قَالَ: إِنَّهُ سَيَنْهَاهُ مَا يَقُولُ» [رواه أحمد في المسند]

    "Bir adam, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e gelerek:

    - Falanca kimse gece (nâfile) namaz kılıyor, fakat sabah olunca hırsızlık yapıyor, dedi. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:

    - Şüphesiz onun söylediği şey (gece kıldığı namazı), onu hırsızlıktan alıkoyacaktır." (İmam Ahmed Müsnedi; c: 2, hadis no: 447).

    el-Heysemî, 'Mecmeu'z-Zevâid'; c: 2, s: 261'de hadis hakkında şöyle demiştir:

    "Hadisin râvileri sikattır."

    Şuayb el-Arnaût ve Âdil Merşed, 'İmam Ahmed'in Müsned'inin tahkiki c: 15, s: 483'de şöyle demişlerdir:

    "Hadisin isnadı sahih, râvileri ise sahihayn râvileri gibi sikattır."

    Yine de en iyisini Allah Teâlâ bilir.