×
Kendilerine İslâm dîni ulaşmayan kâfirlerin âkibeti ne olacaktır?

    KENDİLERİNE İSLÂM DÎNİ ULAŞMAYAN KÂFİRLERİN ÂKİBETİ

    مصير الكفّار الذين لم يبلغهم الإسلام

    [ تركي - Turkish - Türkçe ]

    şeyh Muhammed Salih el-Muneccid

    الشيخ محمد صالح المنجد

    Terceme: IslamQa
    koordinasyon: Sitesi Islamhouse


    ترجمة: موقع الإسلام سؤال وجواب
    تنسيق: موقع IslamHouse.com

    2013 - 1434

    KENDİLERİNE İSLÂM DÎNİ ULAŞMAYAN KÂFİRLERİN ÂKİBETİ

    Kendilerine İslâm dîni ulaşmayan kâfirlerin âkibeti ne olacaktır?

    Hamd, yalnızca Allah'adır.

    Hiçbir kavme tebliğ etmeden ve onlara hüccet ikâme etmeden azap etmemesi, Allah -azze ve celle-'nin adâletindendir. Zirâ Rab Teâlâ hiç kimseye zulmetmez.

    Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:

    ((وما كنّا معذّبين حتى نبعث رسولاً)) [ سورة الإسراء الآية: ١٥]

    "Kim doğru yolu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur (bunun sevabı kendisine döner). Kim de doğru yoldan saparsa (bâtıl yola uyarsa), bunu ancak kendi aleyhinde sapmış olur (bunun da azabı kendisine döner). Hiçbir günahkâr nefis, başka günahkâr nefsin günah yükünü üslenmez. Biz, bir elçi (peygamber) göndermedikçe hiç kimseye azap edecek değiliz (onu cezalandırmayız)." (İsrâ Sûresi: 15)

    İbn-i Kesîr -Allah ona rahmet etsin- bu âyetin tefsiri hakkında şöyle demiştir:

    Allah Teâlâ:

    ((وما كنّا معذّبين حتى نبعث رسولًا)) [ سورة الإسراء من الآية: ١٥]

    "Biz, bir elçi (peygamber) göndermedikçe hiç kimseye azap edecek değiliz (onu cezalandırmayız)."

    Buyurmakla, kendi adâletini haber vermiş ve hiç kimseye elçi (peygamber) gönderip kendisine hüccet ikâme etmedikçe ona azap etmeyeceğini bildirmiştir.

    Nitekim Allah Teâlâ başka bir âyette şöyle buyurmuştur:

    ((كلما ألقي فيها فوج سألهم خزنتها ألم يأتكم نذير قالوا بلى قد جاءنا نذير فكذبنا وقلنا ما نزل الله من شيء إن أنتم إلا في ضلال كبير)) [ سورة الملك الآية: ٨- ٩]

    "Cehennem, (kâfirlere olan) öfkesinden dolayı neredeyse çatlayacak haldedir. Ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri (azarlayarak) onlara:

    - (Dünyada iken) sizi (içerisinde olduğunuz bu azaptan) uyaran bir peygamber gelmemiş miydi? diye sorarlar.

    Onlar şöyle cevap verirler:

    - Evet, doğrusu bize (bu azap ile) uyaran bir peygamber gelmişti, ama biz onu yalan saymış ve: Allah'ın bir şey gönderdiği yok; siz olsa olsa büyük bir sapıklık içindesiniz! demiştik." (Mülk Sûresi: 8-9)

    Yine Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

    ((وسيق الذين كفروا إلى جهنم زمرا حتى إذا جاءوها فتحت أبوابها وقال لهم خزنتها ألم يأتكم رسل منكم يتلون عليكم آيات ربكم وينذرونكم لقاء يومكم هذا قالوا بلى ولكن حقت كلمة العذاب على الكافرين)) [ سورة الزمر الآية: ٧١]

    "Kâfirler bölük bölük cehenneme sürülürler.Nihayet oraya geldikleri zaman kapılar (cehennemin yedi kapısı) açılınca cehennem bekçileri (azarlayarak) onlara şöyle sorarlar:

    - Size, içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve Allah’ın huzuruna çıkacağınız bu günü bildirerek, sizi uyaran elçiler (peygamberler) gelmediler mi?

    - Onlar: Evet geldiler, ama kâfirler hakkında azap hükmü kesinleşti, şimdi ne desek boş! derler." (Zümer Sûresi:71)

    Ne İslâm dîni hakkında, ne de Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- hakkında bir şey işiten kimseye, dâvet doğru bir şekilde ulaşmamış demektir. Buna göre Allah Teâlâ, küfür üzere ölmesinden dolayı ona azap etmez.

    O halde bu hal üzere ölen kimsenin âkibeti ne olur? diye sorulacak olursa, cevap olarak şöyle diyebiliriz:

    Şüphesiz Allah Teâlâ onu kıyâmet günü imtihan edecektir. Eğer itaat ederse, cennete girecektir. Yok eğer O'na karşı gelirse, cehenneme girecektir.

    Bunun delili, Esved b. Serî'den rivâyet olunan hadiste, Peygamberi -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

    «أَرْبَعَةٌ يَوْمَ الْقِيَامَةِ: رَجُلٌ أَصَمُّ لا يَسْمَعُ شَيْئًا، وَرَجُلٌ أَحْمَقُ، وَرَجُلٌ هَرَمٌ، وَرَجُلٌ مَاتَ فِي فَتْرَةٍ. فَأَمَّا الأَصَمُّ فَيَقُولُ: رَبِّ لَقَدْ جَاءَ الإِسْلامُ وَمَا أَسْمَعُ شَيْئًا، وَأَمَّا الأَحْمَقُ فَيَقُولُ: رَبِّ لَقَدْ جَاءَ الإِسْلامُ وَالصِّبْيَانُ يَحْذِفُونِي بِالْبَعْرِ، وَأَمَّا الْـهَرَمُ فَيَقُولُ: رَبِّي لَقَدْ جَاءَ الإِسْلامُ وَمَا أَعْقِلُ شَيْئًا، وَأَمَّا الَّذِي مَاتَ فِي الْفَتْرَةِ فَيَقُولُ: رَبِّ مَا أَتَانِي لَكَ رَسُولٌ فَيَأْخُذُ مَوَاثِيقَهُمْ لَيُطِيعُنَّهُ فَيُرْسِلُ إِلَيْهِمْ أَنِ ادْخُلُوا النَّارَ. قَالَ: فَوَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ، لَوْ دَخَلُوهَا لَكَانَتْ عَلَيْهِمْ بَرْدًا وَسَلامًا»

    وفي رواية: «فَمَنْ دَخَلَهَا كَانَتْ عَلَيْهِ بَرْدًا وَسَلَامًا وَمَنْ لَمْ يَدْخُلْهَا يُسْحَبُ إِلَيْهَا» [ رواه أحمد وابن حبان، وصححه الألباني في صحيح الجامع ]

    "Dört sınıf insan kıyâmet günü (müslüman olmadan ölmelerini) Allah'a mazeret (gerekçe) göstereceklerdir.(Bunlar:) Hiçbir şey işitmeyen sağır kimse, ahmak (deli) kimse, yaşlı ve bunamış kimse ve fetret döneminde (iki peygamber arasındaki dönemde kalan ve kendisine bir peygamber veya uyarıcı gönderilmeden) ölen kimse.

    Hiçbir şey işitmeyen sağır kimse (müslüman olmadan ölmesine gerekçe olarak) şöyle diyecektir:

    - Rabbim! İslâm geldiğinde ben hiçbir şey işitmiyordum. (Bu sebeple müslüman olamadan öldüm).

    Ahmak (deli) kimse (müslüman olmadan ölmesine gerekçe olarak) şöyle diyecektir:

    -Rabbim! İslâm geldiğinde çocuklar (benimle alay ederek) bana deve dışkısı fırlatıyorlardı. (Bu sebeple müslüman olamadan öldüm).

    Yaşlı ve bunamış kimse (müslüman olmadan ölmesine gerekçe olarak) şöyle diyecektir:

    -Rabbim! İslâm geldiğinde (bunadığımdan dolayı) hiçbir şeyi akıl edemiyordum. (Bu sebeple müslüman olamadan öldüm).

    fetrette (iki peygamber arasındaki dönemde kalan ve kendisine bir peygamber veya uyarıcı gönderilmeden) ölen kimse (müslüman olmadan ölmesine gerekçe olarak) şöyle diyecektir:

    -Rabbim! Bana bir elçi (peygamber) göndermedin (ki müslüman olayım. Bu sebeple müslüman olamadan öldüm).

    Bunun üzerine Allah Teâlâ onlardan kendisine mutlaka itaat edeceklerine dâir söz alır. Ardından onlara bir melek gönderir.

    Melek onlara:

    - Ateşe (cehenneme) girin, diye emreder (ama onlar bundan imtina ederler).

    Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:

    - Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemîn olsun ki şâyet ateşe girmiş olsalardı, ateş onlar için bir serinlik ve selâmet olurdu."

    Başka bir rivâyette hadisin sonunda şöyle buyurmuştur:

    "Kim, o ateşe girerse, ateş onun için bir serinlik ve selâmet olur (imtihanı kazanmış olur). Kim de (emre itaat etmeyip) ateşe girmezse, sürüklenerek ateşe sokulur (böylece imtihanı kaybetmiş olur)."(İmam Ahmed ve İbn-i Hibbân rivâyet etmişler, Elbânî de "Sahîhu'l-Câmi"; hadis no: 881'de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.)

    Kendisine İslâm dâveti doğru bir yolla ulaşan herkese hüccet ikâme edilmiş demektir. Kim de kendisine İslâm dâveti ulaşmadan ölür veya kendisine İslâm dâveti doğru bir şekilde ulaşmadan ölürse, onun durumu Allah Teâlâ'ya kalmıştır. O kullarını en iyi bilendir.

    Zirâ Rab Teâlâ hiç kimseye zulmetmez ve Allah Teâlâ kullarını hakkıyla görendir.