×
Değerli âlim Muhammed Salih el-Muneccid’in kaleme aldığı bu makâle, Gazze’ye Özgürlük Filosuna yahudi siyonist askerlerinin düzenlediği askeri operasyon hakkındadır.

    YAHUDİLER VE DENİZ SUÇU

    ﴿ اليهود وجريمة البحر ﴾

    ] Türkçe – Turkish – تركي [

    Muhammed Salih el-Muneccid

    Terceme : Muhammed Şahin

    Tetkik: Ali Rıza Şahin

    2010 - 1431

    ﴿ اليهود وجريمة البحر ﴾

    « باللغة التركية »

    محمد صالح المنجد

    ترجمة: محمد مسلم شاهين

    مراجعة: علي رضا شاهين

    2010 - 1431

    Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Salât ve selâm, rasûllerin efendisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e olsun.

    Şüphe yok ki mazlum müslüman kardeşlerinin yardımına, kalplerindeki îmân kıvılcımı, gayretleri ve insanî amaçlarından dolayı koşan şehitlerin başlarına gelenler, kalpleri dağlayan ve gözyaşlarının oluk oluk akmasına sebep olan olaylardandır...

    Maymunlar ve domuzların kardeşleri olan yahudiler tarafından bu insanlara hücum düzenlenmiş ve bu insanların kanları vahşice akıtılarak sulara karışmıştır.

    Yahudiler, yahudilerin tâ kendileridir:

    Yahudiler, ümmetler içerisinde en hâin niyetli, en kötü vicdanlı, en kötü seciye ve ahlaka sahip, rahmet ve merhamete en uzak ve Allah'ın gazabına en yakın bir topluluktur. Onların kalpleri, haset ve kin ile doludur. Onlar, katliam üstüne katliam yaparlar.

    Allah Teâlâ onlar hakkında şöyle buyurmuştur:

    ﮋ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗﯘ ...ﮊ

    [ سورة المائدة من الآية: ٨٢ ]

    "(Ey Peygamber!) Andolsun ki insanlardan îmân edenlere düşmalık beslemede en şiddetlilerinin, (inatları, inkârları ve hakkı hakir görmeleri sebebiyle) yahudiler ve Allah'a ortak koşanlar (müşrikler) olduğunu bulacaksın (göreceksin)..."[1]

    Bu deniz katliamı, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışan ve cürümler işlemeye devam eden yahudi ruh yapısının bir tabiatı gereğidir.

    Nitekim yahudiler, tarihte bundan daha büyüğünü yapmışlardır.Onlar, peygamberleri katledenler, masum kanları akıtanlar, Allah Teâlâ'ya iftirâ atanlar, kitapları tahrif edenler, haram yiyenler, anlaşmaları bozanlar ve sözlerinde durmayanların tâ kendileridir.

    Deniz katliamı, yahudilerin işledikleri ilk suç değildir:

    Nitekim Allah Teâlâ, bize yahudilerin işledikleri birçok büyük günahı haber vermiş ve onlar hakkında şöyle buyurmuştur:

    ﮋ ﭑ ﭒ ﭓ ﭔ ﭕ ﭖ ﭗ ﭘ ﭙ ﭚ ﭛ ﭜ ﭝﭞ ﭟ ﭠ ﭡ ﭢ ﭣ ﭤ ﭥ ﭦ ﭧ ﭨ ﭩ ﭪ ﭫ ﭬ ﭭ ﭮ ﭯ ﭰ ﭱ ﭲ ﭳ ﭴ ﭵ ﭶ ﭷ ﭸ ﭹ ﭺ ﭻ ﭼ ﭽ ﭾ ﭿﮀ ﮁ ﮂ ﮃ ﮄ ﮅ ﮆ ﮇﮈ ﮉ ﮊ ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐﮑ ﮒ ﮓ ﮔ ﮕ ﮊ [ سورة النساء الآيات: ١٥5 – ١٥٧ ]

    "Sözlerinden dönmeleri (antlaşmaları bozmaları), (peygamberlerin doğruluklarına delâlet eden) Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve 'kalplerimiz kapalıdır (senin ne söylediğini anlamaz) demeleri sebebiyle onları lânetledik. Aksine inkârları sebebiyle Allah o kalpleri mühürlemiştir. Onlar pek az îmân ederler (bu îmânları da kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir). Bir de inkâr etmeleri ve Meryem'e büyük bir iftira atma(zinâ ile suçlama)larından ve (alaylı bir şekilde: Kendisinin) 'Allah'ın elçisi (olduğunu iddiâ eden) Meryem oğlu İsa'yı öldürdük' demeleri yüzünden onları lânetledik. Oysa onlar, İsa'yı ne öldürdüler, ne de çarmıha gerdiler. Fakat çarmıha gerdikleri kişi, onlara İsa gibi gösterildi (İsa'ya benzeyen birisini o zannederek çarmıha gerdiler).Onun hakkında görüş ayrılığına düşenler, işin doğrusundan şüphe ve şaşkınlık içindedirler. Onların zanna uymaktan başka hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, İsa'yı öldürdüklerine kesin olarak inanmamakta, aksine bu konuda zanna dayanmaktadırlar. Aksine Allah, onu (İsa'yı, bedeni ve ruhu ile) kendi katına kaldırmıştır (ve onu, inkâr edenlerden temizlemiştir.) Allah, (mülkünde) güçlüdür, (işlerinde) hikmet sahibidir."[2]

    Yine, şöyle buyurmuştur:

    ﮋ ﮰ ﮱ ﯓ ﯔ ﯕ ﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧ ﯨﯩ ﯪ ﯫ ﯬ ﯭ ﯮ ﯯ ﮊ [ سورة النساء الآيتان: ١٦٠ – ١٦١ ]

    "Yahudi olanların (büyük) zulümleri ve bir çok kimseyi Allah'ın yolundan (dîninden) çevirmeleri, kendilerine haram kılınan fâizi almaları (yemeleri) ve haksız yere insanların mallarını yemeleri sebebiyle daha önce kendilerine helâl kılınmış şeyleri haram kıldık. Onlardan (Allah ve elçisini) inkâr edenler için acıklı bir azap hazırladık."[3]

    İşte bunlar, Kur'an-ı Kerim'de zikredilen yahudilerin işledikleri bazı suçlardır. Bugün ise yahudilerin elleri, müslümanların ve boykot altındaki mazlum insanlara yardım için gelenlerin masum kanlarıyla kirlenmiştir.

    Yahudiler, hiç kimseye ne yemîn, ne de ahit gözetirler:

    Yahudiler, yarattığı kulları konusunda Allah Teâlâ'dan hiç korkmazlar.

    Nitekim Allah Teâlâ onları bize şöyle haber vermektedir:

    ﮋ ﮌ ﮍ ﮎ ﮏ ﮐ ﮑ ﮒﮓ ﮔ ﮕ ﮖ ﮗ ﮊ

    [ سورة التوبة الآية: ١٠]

    "Onlar (yahudiler), hiçbir mü'min hakkında ne bir ahit, ne de yemin gözetirler. Onlar, haddi aşanların tâ kendileridir."[4]

    Biz, yahudi vahşetini, farklı ülkelerden gelen ve hiçbir şeye sahip olmayan silahsız insanlara karşı takındıkları tavrı açıkça gördük. Yahudiler işte böyle bir topluluktur. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak için koşturup dururlar.

    Yahudiler korkaktırlar:

    Yahudilerin korkaklıkları; hastanelere nakledilen ölü ve yaralı kimselerle ilgili bilgileri saklamakta açıkça ortaya çıkmıştır.

    Yahudiler, bühtancı ve iftirâcı bir topluluktur:

    Yahudiler, gıda ve insanî yardımlarla yüklü gemilerde, yalan ve iftirâ ile silahlar olduğunu iddiâ ettiler ve katliamlarına gerekçe gösterebilmek için de gemideki yolcuların silahla karşılık verdiklerini ileri sürdüler.

    Yahudiler, müslümanlarla topluca, ancak surla çevrilmiş kasabalarda veya duvarların arkasında savaşırlar:

    Bu gerçek, yahudilerin, silahsız insanları öldürmek için kullandığı savaş uçakları ve savaş gemileriyle açıkça ortaya çıkmıştır.

    Nitekim Allah Teâlâ onlar hakkında şöyle buyurmuştur:

    ﮋ ﮦ ﮧ ﮨ ﮩ ﮪ ﮫ ﮬ ﮭ ﮮ ﮯ ﮰﮱ ﯓ ﯔ ﯕﯖ ﯗ ﯘ ﯙ ﯚﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﮊ [ سورة الحشر الآية: ١٤ ]

    "Onlar (yahudiler), sizinle topluca, ancak surlarla (ve hendeklerle) çevrilmiş kasabalarda veya duvarların arkasından savaşırlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri (kendi aralarındaki düşmanlıkları) pek şiddetlidir. Sen, dışardan onları birlik içinde (sözbirliği etmişler) sanırsın. Halbuki onların kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların (Allah'ın emrini) akıl etmeyen bir topluluk olmalarından dolayıdır."[5]

    İsrail'in hedefi; bütün müslümanlara mesaj vermektir:

    Bu mesajın içeriği ise şudur:Gazze halkına yardım etmeyi sakın ha düşünme!

    Müslüman Türkler, bu olayla, Osmanlılar ile İslâm ümmeti arasındaki bağın var olduğunu akıllara yeniden getirmişlerdir:

    Müslüman Türkler, dünyanın her tarafında müslümanların kutsal değerlerini koruyan İslâm hilâfetine duyulan özlem ve hasreti gönüllerde uyandırmışlardır.

    Bu operasyonda yahudi amacının:

    İslâmî Türk uyanışından intikam almak olduğu açıkça ortaya çıkmıştır.Zirâ zulüm ve haksızlığa uğramış zayıf müslümanların haklarını savunmakta Türklerin oynadığı etkin rol, yahudileri pek rahatsız etmiştir.

    Müslümanlar, tek vücut gibidir:

    Yardım gemilerinde (Türkiye, Kuveyt, Cezâir, Lübnan ve Ürdün gibi) farklı ülke ve uyruklardan olan gönüllüler, ülkeleri birbirlerine ne kadar uzak da olsa müslümanların, haksızlığa uğramış zayıf müslüman kardeşleriyle omuz omuza olduklarını göstermiştir.

    Bu olay:

    Dünyanın dört kıtasından gelen ehl-i sünnet müslümanlarının göstermekte oldukları etkin çaba ve çalışmalar ile Kudüs konusunda rol yapan, feryad-ı figan eden, Kudüs'ün hâline yalandan ağlayıp duygusal konuşan ve Filistin davası üzerinden kazanç elde etmeye çalışanlar arasındaki farkı açıkça ortaya çıkarmıştır.

    Allah Teâlâ, sizden bazı kimselere şehitliği ikram etmek ister:

    Müslüman kardeşlerine yardım etmek için öldürülen müslümanlar, şehit olmuşlardır. Onlar, kardeşlerine yardım etmek için canlarını tehlikeye atmışlardır.

    Irkçılık ve kavmiyetçiliği bırakın. Çünkü o, kokuşmuş bir dâvâdır:

    Bu kriz sırasında Arap ve Arap olmayan müslüman milletler arasında ırkçılık ve kavmiyetçilik hastalığını internet üzerinden yazılar yazarak yaymaya çalışan karanlık ellerden şiddetle sakınmak gerekir.

    Allah Teâlâ bu gibi kimseler hakkında şöyle buyurmuştur:

    ﮋ ﯚ ﯛ ﯜ ﯝ ﯞ ﯟ ﯠ ﯡ ﯢ ﯣ ﯤ ﯥ ﯦ ﯧﯨ ﯩ ﯪ ﯫ ﯬ ﮊ [ سورة التوبة الآية: ٤٧ ]

    "(Ey mü'minler!) Eğer onlar (münâfıklar) sizinle beraber (cihada) çıksalardı aranızda şer ve fesadı arttırmaktan (yaymaktan) başka bir şey yapmazlar ve aranıza muhakkak bir fitne (koğuculuk ve nefret) sokmak isteyerek koşarlardı. (Ey mü'minler!) İçinizde onlara iyice kulak verenler (olan bitenlerinizi dinleyen casuslar) var. Allah, zâlimleri (münâfıkları) çok iyi bilendir."[6]

    Bu sebeple müslümanların, İslâm'da nefret edilen fanatizm ve ırkçılık duygusundan hareket ederek birbirleri aleyhinde konuşmaktan ve birbirlerini karşılıklı itham etmekten uzak durmaları gerekir.

    Bu olayı kınamak ve ona öfkelenmek iyidir ama yeterli değildir:

    Tepkinin, bu olay kadar büyük olması gerekir. Çünkü denizde masum insanların kanları akıtılmıştır. Dolayısıyla câninin, hak ettiği cezâyı alması gerekir.

    Bu olayı kendiniz için şer sanmayın. O, sizin için hayırlı olmuştur:

    Bu olay, müslümanlara ağır gelmekle beraber biz, onu hayra yorumlamaya ve bu musibet konusunda onun hayır yönlerini aramaya çağırıyoruz.

    Bu olayın hayır alâmetlerinden bazıları şunlardır:

    Müslümanların, Jakarta'dan Tanja'ya kadar, Filistin'deki kardeşlerini desteklemeleri ve onların duygularını paylaşmalarıdır. Buna ilâve olarak yahudilere karşı küresel nefretin giderek artması, kimi ülkelerin büyükelçilerini çekmeleri, kimilerinin kararlaştırılmış resmî ziyâretleri iptal etmeleri, kimi ülkelerin bu olaya bir tepki olarak yahudi büyükelçilerini (dışişleri veya başbakanlığa) çağırmaları, dünyanın dört bir yanında konferanslar ve toplantılar, protestolar ve gösteriler düzenlemesi ve bu olayın kınanması vs...

    Duâdan ümidi kesmemek ve duâyı bırakmamak gerekir:

    Bazı kimselerin: "Biz, yıllardır duâ ediyoruz. Duânın ne faydasını gördük ki" demeleri, kalplerde îmânın yok olduğuna ve duânın kıymetinin bilinmediğine delâlet etmektedir.

    And olsun yahudi devleti tarihte birçok belâ ve felâketlere uğramıştır. Yahudilerin bazı liderlerinin başlarına gelen belâ ve musibetlerde ibret ve öğüt vardır.

    Örneğin Ariel Şaron'un başına gelenlerden habersiz değiliz.

    Allah Teâlâ bu zâlimler hakkında şöyle buyurmuştur:

    ﮋ ﯶ ﯷ ﯸ ﯹ ﯺ ﯻ ﯼﯽ ﯾ ﯿ ﰀ ﰁ ﰂ ﰃ ﰄ ﮊ [ سورة إبراهيم الآية: ٤٢ ]

    "(Ey Peygamber!) Allah'ın, zâlimlerin yapmakta olduklarından habersiz olduğunu sanma! (Allah) onları(n azabını) gözlerin dehşetle belireceği (ve kapanmayacağı) bir güne kadar tehir etmektedir."[7]

    Allah Teâlâ kuluna yeterli değil mi?

    Bir kadın şöyle diyor:

    "Bizanslılar tarafından esir alınan kadın haykırmış ve:

    'Yetiş kurtar beni ey Mu'tasım!' demişti.

    Biz müslüman kadınlar olarak bugün kime haykıracağımızı bilemiyoruz."

    Biz de bu kadına diyoruz ki:

    Biz, yalnızca Allah -azze ve celle-'den yardım dileriz ve sıkıntımızı gidermesi için yalnızca O'na yalvarırız.

    Bu olay bize, ilk müslümanların Ebu Talib mahallesinde uğradıkları boykotu hatırlatmaktadır:

    Bu olayda, Ebu Tâlib mahallesinde müslümanlara uygulanan boykotu bozan ve onların zulme uğradıklarını hissedenlerin kâfirler olduklarını ve kâfirlerin, boykot vesikasını yırtmak için birbirlerine çağrıda bulunduklarını hatırlıyoruz.

    Nitekim Allah Teâlâ, müslümanlarla birlikte durmaları (onlarla destek olmaları) ve yahudilere karşı durmaları için kâfirlerin akil adamlarını bu olay için takdir etmiştir. Onların gayret ve çalışmalarında pek çok fayda ve menfaatler meydana gelmiştir.

    Belâ ve musibet ne kadar büyük de olsa Allah Teâlâ'dan bir nimet olabilir:

    Nitekim Gazze'ye Özgürlük filosu gemilerinden Mavi Marmara gemisinde bulunan İngiliz aktivisitlerden 63 yaşındaki Peter Venner müslüman olduğunu ilân etmiştir. Allah Teâlâ onu bu dîn üzere sâbit kılsın ve kendisinden önce müslüman olanlardan daha hayırlı kılsın.

    İslâmî vakıf, pek kıymetli bir ibâdettir:

    İslâmî vakfın yeni belirtileri ve şekillerinden birisi de bu yardım kampanyasına katılan "Bedir/Dolunay" adlı geminin, âfet ve felaketlerde yardım görevlerinde kullanılmak üzere müslümanların sadaka ve yardımlarıyla vakıf olması için satın alınmıştır.

    Güzel isimleri ve yüce sıfatlarını vesile kılarak Allah Teâlâ'dan, içerisinde bulunduğu sıkıntılardan bu ümmeti kurtarmasını, dînini azîz kılmasını, sözünü yüceltmesini, dostlarına yardım etmesini, düşmanlarını yardımsız bırakmasını, düşmanlarının hîlelerini bizden uzak tutmasını ve müslümanları onların şerlerinden korumasını dileriz.

    Şüphesiz ki O, bunun sahibidir ve buna gücü yetendir.

    & & & & & &

    [1] Mâide Sûresi: 82

    [2] Nisâ Sûresi: 155-157

    [3] Nisâ Sûresi: 160-161

    [4] Tevbe Sûresi: 10

    [5] Tevbe Sûresi: 10

    [6] Tevbe Sûresi: 47

    [7] İbrahim Sûresi: 42